Google yıllar boyunca bize sunduğu hizmetlerin ayrıntılarını –tabi ki öğrenmemizi istediği kadarını– kullanıcıları ile paylaşmaktan çekinmedi. Fakat şimdiye kadar bu ayrıntılar arasında binlerce sunucu ve depolama ünitesi barındırdığı veri merkezi ve özellikle de bu veri merkezinin nasıl soğutulduğu ile ilgili bilgiler pek yer almamıştı.
Veri merkezleri kıdemli yöneticisi Joe Kava, Google’ın soğutma sistemleri ile ilgili olarak bu albümdeki fotoğraflar eşliğinde bazı açıklamalarda bulundu. Eğer teknolojik aygıtlarınızın sıvılar ile yakın mesafede bulunması sizi endişelendiriyorsa, okuyacaklarınız sizi rahatsız edebilir.
Google’ın veri merkezinde tüm alan aslında hava koridorlarına bölünmüş olarak kullanılıyor. Yükseltilmiş bir taban mevcut olmasına rağmen buradaki döşemelerde aşağıdan yukarıya doğru hava akımını sağlayacak delikli bir yapı bulunmuyor. Çünkü bütün soğutma işlemi sunucu kabinlerinin arka taraflarında bulunan sıcak hava koridorları tarafından sağlanıyor. Yukarıdaki fotoğrafta da görebileceğiniz gibi bu koridorların tavanlarını içlerinden sıcaklığı düşürülmüş su geçen soğutma ızgaraları kaplıyor. Ayrıca yine binada bulunan soğutma kuleleri ile soğutma ızgaraları arasında su transferini sağlayan paslanmaz çelikten yapılmış geniş ve esnek borular da bu tavandan geçmekte.
Hava Akımının İzinde
Veri merkezi diğer birçok örneğinden daha serin tutuluyor ve sıcaklığın sürekli 26.6°C‘de olması sağlanıyor. Bu sıcaklıktaki hava sunuculara ön taraflarından giriş yapıyor, tüm komponentler arasından geçerek ısıyı alıyor ve sıcaklığı artıyor. Daha sonra sunucu arkasında bulunan çıkış fanları bu ısınmış havayı fotoğrafta gördüğünüz sıcak hava koridoruna gönderiyor. Tüm sunuculardan aynı şekilde gelen bu ısınmış havanın etkisiyle koridordaki sıcaklık 48.8°C‘ye kadar yükselebiliyor. Koridora üflenen bu hava soğutma ızgaralarına doğru yükselip onların içinden geçerek koridorun tavanında bulunan alanda toplandıktan sonra tekrar veri merkezinin içine yayılıyor.
Su ile soğutma tekniğinin geçmişi tarihte IBM ana bilgilsayarlarına kadar uzanıyor. Kabinetlere paralel olarak yerleştirilen sıralı soğutma sistemlerinin üreticileri soğutma gazı veya soğutulmuş su gibi seçenekler sunuyor. Fakat bazı modern veri merkezlerinin yöneticileri sunucu ve depolama ünitelerine yakın mesafede bulunan sıvı tesisatları hakkında hala endişe duyuyorlar.
Joe Kava Google’da uyguladığı metodoloji hakkında kendinden oldukça emin olduğunu belirtiyor ve tüm soğutma tesisatının sızıntı ve arıza dedektörleri tarafından sürekli izlendiğini ekliyor. Kava’ya göre “Soğutma ızgaralarındaki bağlantılarda meydana gelebilecek olası bir sızıntıda su doğrudan yükseltilmiş taban altına doğru yönleniyor.” Borularda oluşabilecek küçük deliklerin ve daha da kötüsü patlakların daha önemli problemlere neden olabileceğini belirten Kava şöyle devam ediyor, “Bu tasarım ile ilgili uzun bir geçmişe ve geniş bir tecrübeye sahibiz ve şimdiye kadar bahsettiğim ölçüde büyük bir sızıntı yaşamadık.”
Odak Noktamız Gösteriş Değil Verimlilik
Joe Kava Google’da kullandıkları çift bağlantılı soğutma teknolojisinin birçok veri merkezinde kullanılan geleneksel soğutma sistemlerine göre çok daha verimli olduğunu söylüyor. Bunun nedenini ise bu geleneksel sistemlerde ısınan havanın soğutulmak amacıyla klimalara kadar uzun bir yol boyunca taşınmak zorunda olmasına bağlıyor. Google’da ise sunuculardan ve depolama ünitelerinden çıkan sıcak havayı klimalara yönlendirmek yerine çıktıkları yerde soğutmanın çok daha fazla verimli olduğunu belirtiyor.
Veri merkezi tasarlanırken neredeyse tamamen verimlilik üzerine odaklanılmış. Bu sadece güç için değil maliyetler için de geçerli. Sıcak ve soğuk hava koridorlarını birbirlerinden ayırmak amacıyla kullanılan plastik perdeler buna güzel bir örnek olarak gösterilebilir.
Google’ın bazı özel sunucuları sistem yöneticilerinin üzerlerinde çalışma yapabilmeleri amacıyla kabinlerinden kolayca çekilip tekrar yerlerine sürülebilecek bir şekilde yerleştirilmiş. Ayrıca Joe Kava sunucularının dışarıdan güzel görünmesi için lüks ve gösterişli görünen koruyucu kapaklardan kullanmadıklarını tam tersine her birinin birer kurabiye tepsisine benzediğini belirtiyor. Son olarak ise Google takipçilerinin önümüzdeki haftalarda şirketin teknoloji alanındaki çalışmaları ile ilgili daha fazla bilgi ve görüntü elde edebileceklerini söylüyor.
Son kullanıcı olarak Google’ın bizlere sunduğu uygulamaların içlerindeki küçük ayrıntılara verilen önemi kullandıkları teknolojide de görebilmek sevindirici. Bakalım önümüzdeki haftalarda nelerle karşılaşacağız?
ALINTIDIR.
Veri merkezleri kıdemli yöneticisi Joe Kava, Google’ın soğutma sistemleri ile ilgili olarak bu albümdeki fotoğraflar eşliğinde bazı açıklamalarda bulundu. Eğer teknolojik aygıtlarınızın sıvılar ile yakın mesafede bulunması sizi endişelendiriyorsa, okuyacaklarınız sizi rahatsız edebilir.
Google’ın veri merkezinde tüm alan aslında hava koridorlarına bölünmüş olarak kullanılıyor. Yükseltilmiş bir taban mevcut olmasına rağmen buradaki döşemelerde aşağıdan yukarıya doğru hava akımını sağlayacak delikli bir yapı bulunmuyor. Çünkü bütün soğutma işlemi sunucu kabinlerinin arka taraflarında bulunan sıcak hava koridorları tarafından sağlanıyor. Yukarıdaki fotoğrafta da görebileceğiniz gibi bu koridorların tavanlarını içlerinden sıcaklığı düşürülmüş su geçen soğutma ızgaraları kaplıyor. Ayrıca yine binada bulunan soğutma kuleleri ile soğutma ızgaraları arasında su transferini sağlayan paslanmaz çelikten yapılmış geniş ve esnek borular da bu tavandan geçmekte.
Hava Akımının İzinde
Veri merkezi diğer birçok örneğinden daha serin tutuluyor ve sıcaklığın sürekli 26.6°C‘de olması sağlanıyor. Bu sıcaklıktaki hava sunuculara ön taraflarından giriş yapıyor, tüm komponentler arasından geçerek ısıyı alıyor ve sıcaklığı artıyor. Daha sonra sunucu arkasında bulunan çıkış fanları bu ısınmış havayı fotoğrafta gördüğünüz sıcak hava koridoruna gönderiyor. Tüm sunuculardan aynı şekilde gelen bu ısınmış havanın etkisiyle koridordaki sıcaklık 48.8°C‘ye kadar yükselebiliyor. Koridora üflenen bu hava soğutma ızgaralarına doğru yükselip onların içinden geçerek koridorun tavanında bulunan alanda toplandıktan sonra tekrar veri merkezinin içine yayılıyor.
Su ile soğutma tekniğinin geçmişi tarihte IBM ana bilgilsayarlarına kadar uzanıyor. Kabinetlere paralel olarak yerleştirilen sıralı soğutma sistemlerinin üreticileri soğutma gazı veya soğutulmuş su gibi seçenekler sunuyor. Fakat bazı modern veri merkezlerinin yöneticileri sunucu ve depolama ünitelerine yakın mesafede bulunan sıvı tesisatları hakkında hala endişe duyuyorlar.
Joe Kava Google’da uyguladığı metodoloji hakkında kendinden oldukça emin olduğunu belirtiyor ve tüm soğutma tesisatının sızıntı ve arıza dedektörleri tarafından sürekli izlendiğini ekliyor. Kava’ya göre “Soğutma ızgaralarındaki bağlantılarda meydana gelebilecek olası bir sızıntıda su doğrudan yükseltilmiş taban altına doğru yönleniyor.” Borularda oluşabilecek küçük deliklerin ve daha da kötüsü patlakların daha önemli problemlere neden olabileceğini belirten Kava şöyle devam ediyor, “Bu tasarım ile ilgili uzun bir geçmişe ve geniş bir tecrübeye sahibiz ve şimdiye kadar bahsettiğim ölçüde büyük bir sızıntı yaşamadık.”
Odak Noktamız Gösteriş Değil Verimlilik
Joe Kava Google’da kullandıkları çift bağlantılı soğutma teknolojisinin birçok veri merkezinde kullanılan geleneksel soğutma sistemlerine göre çok daha verimli olduğunu söylüyor. Bunun nedenini ise bu geleneksel sistemlerde ısınan havanın soğutulmak amacıyla klimalara kadar uzun bir yol boyunca taşınmak zorunda olmasına bağlıyor. Google’da ise sunuculardan ve depolama ünitelerinden çıkan sıcak havayı klimalara yönlendirmek yerine çıktıkları yerde soğutmanın çok daha fazla verimli olduğunu belirtiyor.
Veri merkezi tasarlanırken neredeyse tamamen verimlilik üzerine odaklanılmış. Bu sadece güç için değil maliyetler için de geçerli. Sıcak ve soğuk hava koridorlarını birbirlerinden ayırmak amacıyla kullanılan plastik perdeler buna güzel bir örnek olarak gösterilebilir.
Google’ın bazı özel sunucuları sistem yöneticilerinin üzerlerinde çalışma yapabilmeleri amacıyla kabinlerinden kolayca çekilip tekrar yerlerine sürülebilecek bir şekilde yerleştirilmiş. Ayrıca Joe Kava sunucularının dışarıdan güzel görünmesi için lüks ve gösterişli görünen koruyucu kapaklardan kullanmadıklarını tam tersine her birinin birer kurabiye tepsisine benzediğini belirtiyor. Son olarak ise Google takipçilerinin önümüzdeki haftalarda şirketin teknoloji alanındaki çalışmaları ile ilgili daha fazla bilgi ve görüntü elde edebileceklerini söylüyor.
Son kullanıcı olarak Google’ın bizlere sunduğu uygulamaların içlerindeki küçük ayrıntılara verilen önemi kullandıkları teknolojide de görebilmek sevindirici. Bakalım önümüzdeki haftalarda nelerle karşılaşacağız?
ALINTIDIR.